23 Ekim 2009 Cuma

Galatasaray: 4 - Dinamo Bükreş: 1


İki maçlık verilen ara sonrasında Ali Sami Yen, aynı filme tanıklık etmeye devam ediyor. Galatasaray'ın oynayarak kazanmaya mahkûm olması gerçeği ve Trabzon maçının aksine dinlenerek geçirilmiş bir son 30 dakikadır elde kalan.

Kadıköy, sendeyiz.


Fotoğraf: NTVSpor

19 Ekim 2009 Pazartesi

9. Hafta; Galatasaray: 4 - Tranzonspor: 3


Her şey saatler yaklaşık 18.45'i gösterirken başladı aslında İstanbul'da. 8 haftadır yenilgi yüzü görmeyen Fenerbahçe, Gaziantep'teki tüm puanları Julio Cesar Souza'nın iki golüne heba edince gün, futbol adına bambaşka bir havaya büründü. Galatasaray'ın Kadıköy öncesinde puan kaybetmemesi gerektiğini iyi bilmesinin, taraftarın iki haftalık hasretiyle birleşecek olması maçı tempolu bir havaya sokacatı elbet ama Fenerbahçe'nin mağlubiyeti her şeyi değiştirdi. Maç öncesinde taraftarın tribüne çağırdığı oyuncuların hal ve tavırlarından da belli oluyordu heyecan, panik hali. Derbi havasına girilmişti çoktan.

İstanbul'a, rakibine benzer biçimde son iki maçında iki puan almış bir takım olma özelliğiyle gelen Trabzon ise bu panikten "puan ya da puanlar" çıkartma peşindeydi. İki takımın bir başka ortak özelliği de haftaiçinde teknik direktörleriyle ilgili tartışmaların birden fazla defa medyaya taşınmış olması gösterilebilir. Bu işi şimdilik "ehil" medyamıza bırakıp, futbola dönelim.

Maç saati yaklaşırken kadrolar açıklanıyor. Galatasaray'da sürpriz yok. Gökhan Zan sakatlıktan çıkmış, milli takımla iyice ritme giren Ayhan eski yerine dönmüş. Elano yedek. Trabzon'da ise Engin/Alanzinho, Umut/Gökhan tercihleri tartışılır. Kanımca skora da etki etti zaten bu tercihler.


Maça beklenildiği gibi Galatasaray (bu sezon birçok maç için de geçerli olmak üzere) müthiş tempolu başladı, hatta yaklaşık 30. saniyede Kewell'la golü kaçırdı, 6'da (Galatasaraylı) Gökhan'la direği yokladı, olmadı. Bu tempo 23'te ve 37'de golleri getirince istediğini aldığını düşünüyordu Galatasaray. Fakat ne diyor Camus: Ahlaka dair ne biliyorsam bunu futbola borçluyum. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.


Eskişehir maçında yenilenin bir benzeri Trabzon'dan yenilince maçın seyri bir kez daha değişti. Trabzon, ilk devre kusursuz oynayan Ayhan'ın hata(lar)ıyla ikiyi de bulunca devreye zaten müthiş durgun başlayan Galatasaray iyice şok oldu. Akşamdan beri medya tarafından bas bas maçın kırılma anı olarak gösterilen Serkan'ın kaçırdığı pozisyon da bu dakikalarda geldi. Serkan atsa, fizik olarak dökülen Galatasaray toparlanabilir miydi bambaşka bir tartışma konusu (bir B planı tartışması daha kaldırmazdı bu bünye, ayrı.) Galatasaray, girdiği şoktan maçın başında kart gören Cale'nin kanadını biraz zorlayarak çıktı denilebilir. Çok zorlamadan iki benzer gol atıp yine aynı hataya düştüler: maçı kazandık sandılar. Hem fizik, hem mental olarak zorlanan bir Galatasaray vardı sahada. 3'ü yediler, 4 de an meselesiydi. Sonuç itibariyle zorlanarak kazandı Galatasaray. Bükreş ve Fenerbahçe maçları öncesinde önemli ama zor bir galibiyet aldılar. Ama en önemlisi bir kez daha "yorularak" kazandılar. Milli takımda oynayan oyuncu sayısının da ciddi boyutlarda olduğu düşünülürse önümüzdeki 10 gün sıkıntılı geçebilir Galatasaray açısından. Bekleyip göreceğiz.

Son olarak bir maçın adamı söylemek gerekirse de (gerekir mi?) Gökhan Zan'dır diyebilirim kendi adıma. Tamamıyla hatasız oynadı. Doğru zamanda doğru yerdeydi. Umut'u sahadan tam manasıyla sildi. Servet ile uyumu da her geçen gün daha iyiye gidiyor.

Gün, başladığı gibi bitti aslında. Kadıköy ile! Bu durum aradaki Dinamo Bükreş maçına nasıl etki eder göreceğiz ama o maçta da akılların pazar gününde olma ihtimali her zaman mevcut. Rijkaard ve ekibine iş düşüyor burada da biraz. Göreceğiz...

Fotoğraflar: NTVSpor